ÜNAL KARAMAN'IN İSTİFASI, PERDE ARKASI VE TRABZONSPOR GERÇEĞİ! /30 ARALIK 2019 /ADNAN SUNGUR YAZISIDIR. #TSP


Levent SEKBAN

Makale tarihi  :  31 Aralık Salı 2019


ÜNAL KARAMAN'IN İSTİFASI, PERDE ARKASI VE TRABZONSPOR GERÇEĞİ! /30 ARALIK 2019

/ADNAN SUNGUR YAZISIDIR. #TSP

 


 

Aslında Ünal Karaman ile yönetim arasındaki sıkıntılar konusunda hem Trabzon yerel medyası,

hem ekranlarda, hem de ulusal gazetelerde boy gösterenler tam anlamıyla sınıfta kalmıştır.

 

Ne yazık ki oturdukları rahat koltuklardan kalkmayan ve neredeyse haber kaynaklarına telefon açmaktan bile aciz bir gazetecilik anlayışı türedi...

 

Ben 2,5 yıldır hiçbir gazetede veya sitede yazmıyorum.

 

Ama Karaman'ın Kayserispor maçından sonra istifa edeceğini maçtan 3 gün önce öğrendim.

Hatta maçtan bir gün önce de, cemiyette arkadaşlara durumu özetledim.

Gazeteci Osman Başkır ki, o da bir gazetede çalışmıyor şu anda, Kamil Anahar'a dönerek, "Ağabey ben sana söylemedim mi? Keşke yazsaydın" diye sitem etti.

Anahar da, "Maç var ve takımı karıştırıyor gibi olmasın diye yazmadım.

 Maçtan sonra yazmak istedim" karşılığını verdi.

 

Karaman, sezon başında işler iyi gitmezken, "Yapılan transferlerin hiçbirinin, hiçbir yerinde yokum" açıklamasını yapmıştı.

 Aslında bu onun yönetim ile bağlarının çok zayıf olduğunun göstergesiydi.

Yönetim içinde ise başta AKP'nin damat bakanı Berat Albayrak'a en yakın isim olan Mehmet Yiğit Alp ve Trabzon kanadındaki etkin isim Ertuğrul Doğan olmak üzere bazı kesimlerce de istenmiyordu.

 

Çok ciddi iddialara göre Hazine Bakanı Trabzonlu Berat Albayrak, zaten yönetimin şekillenmesinde, Ağaoğlu'nun dikensiz gül bahçesinde başkanlık koltuğuna oturmasında başrol oynamıştı.

 Kulübün yönetim biçimine ve birçok karara da müdahil oluyordu.

 Asbaşkan olarak İstanbul'da ikamet eden bir isim ki, bu tarihte hiç olmamıştır Mehmet Yiğit Alp'in olmasını da bizzat istediği dile getirilmiştir.

Hatta, Hayrettin Hacisalihoğlu'nu asbaşkan olarak istemediği de bilinen bir gerçektir.

 O da ilk kongrede yönetimde olmayacağını açıklamıştır.

Çünkü Hacisalihoğlu, Berat Albayrak ya da bazı menajerlerin kulüp içinde cirit atması konusunda sıkıntı yaratıyordu.

 Eğer Hayrettin Hacisalihoğlu yönetimde olsaydı Daniel Struridge  ve Obi Mikel, ekonomi darboğazdayken bu kadar yüksek ücretler verilerek transfer edilemez, Nkawaeme'ye anlamsız bir şekilde büyük zam yapılıp sözleşmesinin uzatılmasına izin vermezdi.

 

Berat Albayrak ise Ünal Karaman'ı teknik direktör olarak istemiyordu.

Onun kafasında Galatasaray eski çalıştırıcısı Belçikalı Eric Gerets'in olduğu ve Başkan Ahmet Ağaoğlu'na, "Belçikalı'yı getir, parasını ben vereceğim" dediği de biliniyordu.

 Zaten geçen sezon devam ederken defalarca Karaman ile sözleşme yenilenme konusundaki sorular havada kalıyor, yönetim bir türlü adım atmıyordu.

Başarısız olması bekleniyordu fakat o ekonomik krize rağmen, altyapıdan üretilen futbolcuların yanında takımın elde ettiği beklenmedik başarı Karaman'ın görev süresinin uzamasına, hatta zam almasına da sebep oldu.

 Ve gitmesine dönük plan rafa kalktı, zorunluluktan yola devam edildi.

 

Ünal Karaman ise tüm bu gerçekleri biliyordu. Transferini istemediği ve takıma katkılarından çok zararı olan Struridge ile Obi Mikel'i de başkan zorlamasıyla oynatıyor, bunu da içine sindiremiyordu. Sosyal medyada, etkin güçlerin trollerinin sürekli kendisine saldırmasına içerliyor ve yönetimin hiçbir şekilde arkasında durmadığını düşünüyordu. En son Konyaspor maçından sonra Başkan Ahmet Ağaoğlu'nun takımın kötü futboluna dönük açıklamalarıyla birlikte artık kesin olarak istifa etme kararını verdi. Bu kararını da açıklamayı Kayserispor maçı sonrasına bıraktı. Maçın sonunda yaptığı açıklamaları ne yazık ki yine medya organları doğru yorumlamaktan uzaktı ve istifa edeceğini anlayamadı.

Çünkü medyayı, gazetecilik kimliğini asla taşımaması gereken asalaklar ordusu ele geçirmişti.

 

Başkan Ahmet Ağaoğlu ve yönetim Bakan Berat Albayrak'ın sözünden çıkamadıklarını zaten İstanbul seçimlerinden sonra her şekilde göstermişti.

 Ağaoğlu ve ekibi her bakımdan ve  Teknik direktör seçimi konusunda da bakana bağımlıydı.

 Daha doğrusu Saray tarafından yönetiliyordu.

 

Ünal Karaman, futbolculuk günlerinde kazandığıyla ürettiği arasındaki negatif uçurumun yanında takım ve kulüp disiplinini bozacak davranışlarından dolayı hiçbir şekilde tasvip etmediğim bir isimdi.

 

Trabzonspor'dan önceki teknik direktörlük performansı açısından da yerlerde sürünüyordu. Bu nedenle onun göreve getirilmesini hiç istemedim. Teknik, taktik ve oyuncu değişimleri konusunda da birçok kez eleştirdim. Birçok kesim de eleştirdi. Kuşkusuz futbol topluma açık ve herkes kendine göre eleştiri yapar, yapacak da... Özkan Sümer'ler, Ahmet Suat Özyazıcı'lar, Şenol Güneş'ler, Braems'ler, Sunderman'lar, Ersun Yanal'lar, Giray Bulak'lar, Sadi Tekelioğlu'lar, Mustafa Reşit Akçay'lar eleştirilmedi mi? Futbolun doğasında bu var. Bugün Galatasaray tarihinin en önemli başarılarına imza atan Fatih Terim yerden yere vurulmuyor mu? Eleştiri olur.. Yeter ki art niyet taşımasın!

 

Ancak bir gerçek var ki Karaman, her türlü olumsuzluğa rağmen, beklentilerin çok üzerinde bir başarı yakalamıştır. Ekonomik darboğazın iflas noktasına geldiği bir süreçte geçen sezon Avrupa'ya gitme başarısını gösterdi Trabzonspor.

 Bu sezon da ilk yarıyı üçüncü sırada tamamladı. Son yıllarda Şenol Güneş'den sonra en başarılı teknik direktör oldu. Yönetim, taraftarın yüzde 70'ni karşısına alarak zorunluluktan göreve getirdiği Karaman'a şartlar ne olursa olsun sahip çıkmalıydı ve istifa aşamasına gelmesinin taşlarını örmemeliydi. Fakat Ünal Karaman da, işler kötü giderken, "Bu transferlerin hiçbir yerinde yokum" açıklaması yapma yerine, kendisini bu noktada hiçe sayan yönetimin karşısına dikilerek, "Bu transferleri yapıyorsanız, ben yokum" demeli, bir basın toplantısı düzenleyerek taraftara ve kamuoyuna durumu açıklayarak gitme yolunu seçmeliydi. Ne yazık ki o da, başarıyı yakaladıktan ve kamuoyunda kendini güçlü hissettiği bir dönemde ayrılma kararı vererek her koşulda yararcı bir tavır sergilediği kimliğini değiştirmediğini bir kez daha gösterdi.

 

Bir kesim taraftar haberi alınca tesislere koştu ve Ünal Karaman'ın arkasında olduğunu haykırırken, yönetime lanet okudu. Bir kesim taraftar ise iktidardan nemalandığı için hiç sesini çıkarmadı. Tabii ki kulübe hizmet eden insanlara sahip çıkmak, arkasında durmak gerekir. Ancak Trabzonspor'un şampiyonluk  kupası şike ile elinden alınırken, bunun en önemli sebebi dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kapısına hiç kimsenin dayanmaması insanı derinden yaralıyor.

Ya da Trabzonspor'u iflasa sürükleyenlerden hesap sorma adına en küçük bir eylem yapılmaması düşündürücüdür...

 

Acı ki taraftar, kulübün değil, kişilerin sahibi olmaya devam ediyor ve bu da Trabzonspor'un en büyük açmazı olarak karşımızda duruyor.

 

Son söz;

Küçük burjuvazinin hakim olduğu Trabzon kentinde ne yazık ki başarıda da başarısızlıkta da gerçekçi bir yol izlenemiyor. Duygusal tepkiler ya da çıkarcı iki yüzlülükler alabildiğine sergileniyor. Kulübü yönetenler böyle bir kent yapısında sürekli yalpalayan kararlar alıyor ya da eylemler yapıyor.

Bu 1970'lerde de, 80'lerde de, 90'larda da, 20000'lerde de ve 2020'lerde de böyle...

Altını çizmek gerekir ki, küçük hesap peşinde koşanların ve büyük fotoğrafı asla göremeyenlerin egemen olduğu bir Trabzonspor'un doğru yolu bulması ve buradan hareketle örnek kulüp olması söz konusu olamaz...

 

Ünal Karaman'ın istifası bu yapının son eseridir"

Saygılar...

 

Adnan Sungur